Konya Aydınlar Ocağı'nda Lübnan anlatıldı
Konya Aydınlar Ocağı'nda Eğitimci Yazar Mustafa Altuntaş Belçika, Almanya ve Lübnan gözlemlerini anlattı.
Konya Aydınlar Ocağı’nın düzenlediği Selçuklu Salı Sohbetlerinde eğitimci yazar Mehmet Altuntaş Avrasya Gezi İntibalarını anlattı. İl Halk Kütüphanesi Salonundaki programda Belçika, Almanya ve Lübnan gözlemlerini paylaşan Altuntaş, “Suriye, Filistin, Lübnan çizgisini ihmal edemeyiz. Buralarla çok kuvvetli tarihi bağlarımız var” dedi.
Konya’da öğrenim gören Ganalı Abubakar Umar’ın Aşr-ı Şerif tilavetiyle başlayan programda daha sonra kürsüye gelen Mehmet Altuntaş önce Belçika seyahatine dair notları paylaştı. Belçika’nın Konya'dan daha küçük bir coğrafyaya sahip olmasına rağmen gelişmiş bir ekonomiye sahip bulunduğunu anlatan Altuntaş, “Belçika bu ekonomik gücü kirli ırkçı ve sömürgeciliğine borçludur. Bir Afrika ülkesi olan Gana’nın altın ve elmas madenlerini ele geçirmişler. Ve öyle bir vahşet uygulamışlar ki; on beş milyon çocuğun ellerini ve bacaklarını, sünger toplama kotasını dolduramadıkları için kesmişler” dedi.
Belçika’nın elmas işletmeciliğinde merkez halinde olduğuna dikkat çeken Altuntaş, “Ülkede elmas işlenen bölgeye sadece Yahudiler girebiliyor. Ülkemizden Belçika’ya en çok Emirdağlılar gitmiş” diye konuştu.
Belçika’nın İslam’ı resmi din olarak kabul ettiğine dikkat çeken Altuntaş Türklerin devlet kademelerinde temsil edilebildiklerini, Müslümanların çocukları için anaokulu ve diğer eğitim kurumlarının faaliyet gösterdiğini anlattı.
Avrupa’daki diğer geziyi Almanya’ya yaptığını kaydeden Altuntaş, “Almanya'da geçmişte beş yıl görev yapmıştım. Bu gezimde de çalıştığım okulu ve kaldığım evi görme imkânım oldu. Almanya'nın gayri safi milli hasılası elli dört İslam ülkesinden daha fazladır. Ülkede şu an dördüncü nesil Türkler yaşıyor. İki buçuk milyon Türk ve seksen bin Türk işletmesi bulunuyor” dedi.
Almanya’da camiler ve cemaatlerin camilerin faal durumda olduğunu ve olumlu anlamda gelişmeler yaşandığına dikkat çeken Altuntaş, “Türk devleti orada ağırlığını hissettirmiş. İkisi hariç pek çok cemaatle pek önemli çalışmalar yapılıyor. Devletimiz oradaki insanlarımıza sahip çıkıyor” diye konuştu.
Lübnan gezisine Adana'dan hava yoluyla başladıklarını ifade eden Altuntaş,” Lübnan bizim neyimiz olur? Osmanlı Sancağıdır. Suriye, Lübnan ve Filistin hattını ihmal edemeyiz. Konya'nın tarihini de Lübnan'dan gelen Marunileri yok sayarak yazamayız. Küçük bir Ortadoğu olan Lübnan’da on sekiz mezhep var. Sunnilerden başka Şii, Maruni, Rum Ortodoks, Dürzi, Melkani ve Protestanlar öne çıkıyor. Irk olarak da Çerkezler, Ermeniler, Kürtler ve Türkler göze çarpıyor” dedi.
Sunnilerin yaşadığı bölgeye giremeyen Hizbullah’ın yüksek katlı siteler yapıp buraları Şiirlere bedava vererek üstünlük sağlamaya çalıştığını anlatan Altuntaş, “Lübnan halkı Türkleri çok seviyor. Bölgede Türk bayrakları görmek mümkün. Yollarda Türkçe konuşan insanlarla da karşılaşıyorsunuz. Hatta iki tane de Türk köyü mevcut” diyerek sözlerini sürdürdü.
Tika, Yunus Emre Enstitüsü, Kızılay, İHH, Sadaka Taşı, Diyanet Vakfı ve Hasene gibi kuruluşların Lübnan'da çok faal olduklarına dikkat çeken Altuntaş, “Abdülhamidhan’ın torunlarından Rani halen Lübnan’da yaşıyor ve kendisini ziyaret ettik. Devletimizin kendilerine gösterdiği ilgiden duyduğu memnuniyet dinlemek bizi de mesut etti. Lübnan, hem tarihi bağlarımız açısından çok önemli hem de gerçekten kıymeti yüksek turistik değerlere sahip” diyerek sözlerini tamamladı.
Filistinli öğrenci Amced Hawaşe’nin Filistin ve Lübnan tarihi ile ilgili bilgiler vermesinden sonra Lübnanlı Ali Farouk ülkesinin tarihi ve turistik yerleriyle ilgili fotoğraf gösterimi yaptı. Farouk, “Benim dedem Aslan Faruk 1661 yılında Konya'da vefat etmiş ama kabrini bulmamız mümkün olmadı” diyerek iki ülke arasındaki tarihi derinliğe vurgu yaptı.