İnsanlığın İmtihanı Gazze!

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi 2024 yılı kültürel etkinliklerine devam ediyor. Karatay Belediyesi Ali Ulvi Kurucu Gençlik Merkezinde yapılan etkinlikte 'İnsanlığın İmtihanı Gazze' başlığı altına Doç. Dr. Faruk Karaaslan, Dr. Arif Behiç Özcan ve Vural Kaya konuşmalarını gerçekleştirdi. Panel sosyal medya üzerinde canlı yayınlandı. 

İlk konuşmacı olan Vural Kaya “Gazze ve Kudüs'te yaşanan soykırım meselesi üzerine konuşmak için şu anda en son söz söylemesi gereken bir millet olduğumuza inanıyorum. Türkiye Yazarlar Birliği, gerçekleri konuşmanın önemine inandığımız için bu konuda bir program düzenledi.

Kudüs üzerimize yıkılan bir duvar gibi ve biz altında can çekişiyoruz. Üzerimize yıkılan bu veba duvarının altından nasıl kurtulabileceğimizi düşünüyoruz. Duvar yıkıldı ve artık sakatız. Her bir birey olarak kendimizi sorguluyoruz ve vicdanın sorumlulukları elbette harekete geçiriyor. Ancak, bu süre zarfında 150 gün geçti ve bir yıla doğru gidiyoruz. Dünyanın sessizliği, insanlığın sessizliği, kaybolan bir insanın tekrar dirilmesini ifade etmeyecek. Omuzlarımızdaki endişeler bizi ahlaki duruşumuzu ve düşüncemizi sorgulamaya yönlendiriyor. Ancak, bu çıkmazlar içinde varlığımızı sürdürmek oldukça zor. Bu noktada, çözümlemelerle bize yol gösterecek büyük aydınlar bitmiş, yeni aydınlar da ortaya çıkmıyor. Bugün Kudüs ve Gazze, bize dersler veriyor. Bu dersleri alabilmemiz için sorgulamamız gereken yüzlerce, binlerce soru var. Sorulara cevap bulmak, bu taşları rahatça incelemek zorunda kalıyoruz. Siz ne düşünüyorsunuz Faruk hocam, bu duvarın altından kurtulmak için, büyük bir yolculuk için nasıl adımlar atabiliriz?” dedi ve sözü Doç. Dr. Faruk Karaaslan’a bıraktı

Doç. Dr. Karaaslan “Düşündüğümüzden tam tersine, anlam dünyaları konuştuğumuzda değil, sustuğumuzda deşifre oluyor. İnsanların susmayı tercih ettikleri konular, tam da onların tavırlarını ortaya koyuyor. Bizim için de durum böyle; hangi konuda susmayı tercih ettiğimi düşünüyorum. ‘Bugün Gazze ile ilgili çok güzel sözler söyledik, hatta oradaydık.’ cümlelerini kurabilir ve bu konuda televizyon programlarında haykırabiliriz, ancak bu konuda susmayı da tercih edebiliriz. Başka bir şey söylememeyi seçebiliriz, ama birazcık gözümüzü açıp hangi konularda sustuğumuza odaklanmamız gerekiyor. Kimse kusura bakmasın, uzun süre Gazze konusunda konuşmamayı tercih ettik. Maalesef Türkiye'de bu konu, bir atlama tahtası ya da popülizm konusu haline gelmiş durumda. Popülizmin ardında konuşmamayı tercih ediyoruz. Aksi takdirde, bu görüntülere şahit olup hayatımızdan mutmain olmamız mümkün değildi. Yani, bu görüntülere tanık olup, bu manzaraları müşahede edip, hayatımızı mutlu bir şekilde sürdürmemiz imkansızdı. Elbette, hepimizin bu durumdan rahatsız olduğunu söylemeliyim.” Dedi.

Dr. Arif Behiç Özcan “Orta Doğu coğrafyası tarih boyunca büyük siyasi yapıların hepsinin neredeyse iktidar mücadelesi yürüttükleri bir coğrafya. bu şehirle ilgili hikaye yeni bir hikaye değil; binlerce yıldır yaşanan bir hikaye. Şimdi, bu hikayenin bizi getirdiği nihai noktaya baktığımızda, insanlığa temas etmeden önce bir İslam dünyasının haline bakalım diye düşündüm. Daha sonra insanlığa geliriz. Şimdi İslam dünyası dediğimizde kafamızda aşağı yukarı canlanan bir harita var. İslam dünyasına bir sınır çizilebilir mi, yani doğunun ve batının Rabbi Allah'tır dedikten sonra “İslam dünyası 57 ülkeden ve onların etrafındaki 81 tane ülkeden oluşur” demek ne kadar doğru, ayrı bir konu; ama ben bu haritayı şunun için paylaşıyorum sizinle: Taha Kılınç Bey'in çok ilginç bir tespiti var "Gazze camiye bırakılmış çocuk gibidir, bebek gibidir," diyor kendisi. Diyor ki, herkesin acıdığı ama kimsenin sahiplenip de evine götürüp "ben bakarım" demediği bir çocuktur diyor. Dolayısıyla biz bir yetimle ilgili, bir öksüzle ilgili aslında konuşuyoruz. Nasıl bir yetimlik, öksüzlük durumu bu? Şu haritaya bakacak olursak, etrafında  Müslüman ülkeler olduğunu iddia ettiğimiz, bunu söylediğimiz 57 tane ülke var, hepsinin çekirdeğinde bulunan şu küçücük coğrafyada. Yani bu caminin bahçesine bırakılmış bir yetimden bahsediyoruz. Eğer bu haritayı biz o caminin avlusu olarak görürsek, o yetim o bahçenin avlusunda yaşamaya, hayatta tutmaya çalışıyor.” Dedi ve sözlerine
“Netice itibariyle bu mesele elbette bütün insanlığın meselesi, oraya zaten gelecektir. Ama öncelikle İslam dünyasının meselesi olduğu anlaşılıyor. Fakat İslam dünyası diye bir dünya var mı gerçekten, yani bir ümmet diye bir aidiyet, ümmet diye bir kimlik kaldı mı? Gerçekten bunu bizim derinlemesine düşünmemiz, tartışmamız gerekiyor.Müslümanların haline, ahvaline baktığımızda şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Müslümanlar sanki üçe bölünmüş durumdalar. Bir kısmı Müslümanlar, ki bu çoğunluk, mevcut modern kapitalist, aydınlanmacı, pozitivist Batı merkezli ve küresel ekonomik sistem içerisinde erişmişlerdir. Büyük bir Müslüman kitle, ne yazık ki, bu durumda. İkinci bir Müslüman kitle var daha az; bunların miktarı azalmış durumda. Bunlar işbirlikçilere dönüşmüş durumdalar. Yani ülkelerinde, mesela İslam Hukuku uygulandı ama gayet iyi bir şekilde Batı dünyasının bu güç odaklarıyla yakın temas içerisinde hareket eden Müslüman kitle var, çok az. Üçüncü grubu oluşturan kitle ise hala direnen, hala bir şeyler yapmaya çalışan. Eliyle düzeltemezse, diliyle düzeltemezse, kalbiyle buğz ederek bu olup bitenler karşısında en azından vicdanen rahatsız olan bir kitle. Ne yazık ki, bu üç gruba ayırt edebileceğimiz Müslüman dünya içerisinde, bu üçüncü grup çok az miktarda kalmış durumda.” cümlelerini ekledi.

Hakimiyet Gazetesi - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!

Bakmadan Geçme