HİSDER'de Kırım Tarihi konuşuldu
Hikmet İlim ve Sanat Derneği'nde Emekli Dr. Öğretim Üyesi Yaşar Erdemir, tarafından Kırım tarihi anlatıldı
Konya Gençlik Merkezi’nde gerçekleştirilen sohbette Dr. Yaşar Erdemir’e, derneğin teşekkür plaketini Hisder Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Önder Kutlu takdim etti. Sohbete başlarken “Kırım tarihi ile Kırım Türklerinin kaderinin her zaman hassas bir konu olduğunu” ifade eden Erdemir, tarihin bütün dönemlerinde Kırım Türkleri kadar çile çeken bir başka milletin olmadığına dikkat çekti.
Kırım’ı Alâeddin Keykubad Türk Yurdu Yaptı
Altun Orda Devleti’nden Kırım Hanlıklarına, Rusya Çarlığından SSCB, Sovyet Rusya’ya, Rusya Federasyonu’ndan günümüze kadar Kırım tarihini ele alarak anlatan ve Kırım’da yaşadığı hatıraları da paylaşan Dr. Yaşar Erdemir, “Kırım Selçuklu döneminde keşfedildi. Sultan Alâeddin Keykubad, Sinaop’u alıp buraya bir tersane kurduktan sonra şunu söylüyor: “Selçuklu Devleti eğer geleceğini garanti altına almak istiyorsa, Karadeniz’in kuzeyine Kırım’a hâkim olması lâzım.” 1220’li yıllarda Alâeddin Keykubad, Sinop Kalesini almış ve orda bir tersane kurmuş. Sudak alındıktan sonra Kırım Türklerin bir yurdu oluyor. Fatih Sultan Mehmet de, Gedik Ahmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunu donanmayla birlikte Karadeniz’e göndererek 1475'te bir kuşatma ile Kefe Kalesi alınıyor. Böylece Kırım Osmanlı himayesi altına giriyor.”
Kırım’da 100.000 Kişi Açlıktan Öldü
Konya Kırım Türkleri olarak 1992’li yıllarda Balkanlar üzerinden Kırım’a yaptıkları seyahat izlenimlerini de görüntülü olarak anlatan Dr. Erdemir, vatanları Kırım’a dönen Türklerin naylon çadırlarda ve baraka evlerde yaşadıklarına şahit olduklarını da söyledi. Dünyaca ünlü Kırımlı yazar Cengiz Dağcı ve Türk-İslâm dünyasını zor şartlar altında bir araya getirerek İslâm Konferansının yapılmasına sebep olan İsmail Gaspıralı’dan da bahseden Erdemir, 1917 Bolşevik İhtilâli ve sonrasındaki gelişmelerin Müslüman Kırım Tatarlarının lehine olmadığını ifade ederek şunları söyledi: “Camiler kapatıldı. Tarihi binalar başka şeylere çevrildi. Ezan okunması yasaklandı. Çocukların sünnet edilmesi bile yasaklandı. Dinî nikâh kıyılması da yasaklandı. Türkçe konuşulması da yasaklar arasında yer aldı. Kırım tarihine baktığımız zaman acılarla dolu bir tarihi olduğunu görüyoruz. Kırım, Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra Osmanlı himayesinden çıktı. Bundan sonra 1812, 1828-29, 1860-61, 1874, 1890 ve 1902’de büyük kitleler halinde göçler olmuş. Kırım tarihi göçlerle ortaya çıkmış. Konya çevresine yerleşen Kırım halkı da 1902’li yıllarda göç yoluyla gelenler. 1910-1912 ve 1917’li yıllarda Bolşevik İhtilâlinde Kırım büyük bir kıtlık geçirmiş. Bu kıtlık yıllarında 100.000 kişi açlıktan ölmüş.
200 Bin Kırım Tatarı Soykırıma Uğradı
Bolşevik İhtilâlinden sonra çok devlet ve milletler özgürlüğüne kavuşurken Kırım Türkleri ile Ahıska Türkleri’ne devlet kurma hakkı verilmedi. Stalin döneminde baskılar daha da arttı. Stalin’in bir fermanı var. “Bir tane Kırım Türkü kalmamacasına Kırım’ı boşaltacaksınız” diyor. Askerlere verilen bu emir doğrultusunda Kırım Türklerine baskı daha da artıyor. Stalin, “Kırım’ı boşaltacaksınız, Kırım’da taş taş üstüne baş başüstüne bırakmayacaksınız” diye o meşhur 1944 sürgünü de,18 Mayıs’ın gecesinde askerler dipçikleriyle bütün evlere girip herkese 15 dakika müsaade edip hiç bir şey alma fırsatı bırakmadan derdes edip yük vagonlarına hepsini topluyorlar. Erkek, kadın, genç, çocuk yaşlı, yürüyemeyecek durumda olan insanları vagonlara dolduruyorlar ve vagonların kapılarını da dışarıdan çiviliyorlar. Dört veya altı hafta süren bir yolculuğa çıkıyorlar. O çivilenmiş vagonlar içerisinde o kadar çok insan ölüyor ki, o ölenlerin cesetlerini bile almaya müsaade etmiyorlar. Dünyada hiç neredeyse olmayan bir soykırım oluyor. Sibirya’ya doğru gidiyorlar. O zaman deniyor ki, Kırım Türkleri’nin yarısı yolda öldü. Kaynaklarda bu yolculukta 150-200 bin kişinin öldüğü bahsediliyor.