Güçlü: 'Karakoç, Türkiye'nin büyük şairiydi'
Vefatının 10.Yılında Abdurrahim Karakoç'u anlatan Konya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, 'Türkçe'yi çok iyi kullanan ve son dönemin önemli hiciv ustalarında biri olan Karakoç, Türkiye'nin büyük şairiydi' dedi
Vefatının 10.Yılında Abdurrahim Karakoç’u anlatan Konya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, “Türkçe’yi çok iyi kullanan ve son dönemin önemli hiciv ustalarında biri olan Karakoç, Türkiye’nin büyük şairiydi” dedi
Konya Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Selçuklu Salı Sohbetleri’nde Vefatının 10.Yılında Abdurrahim Karakoç’u anlattı.
Tarihçi-yazar Caner Arabacı’nın sağlık sorunları dolayısıyla gelemeyeceğine dair mazeret bildirdiğini ve bu sebeple özür dilediğini ifade eden Dr. Mustafa Güçlü, “Abdurrahim Karakoç 7 Haziran 1932’de Maraş’ın Elbistan İlçesi Celâ köyünde doğuyor. Babasının adı Ümmet Hoca. Dedesi “Balcı Fakı” olarak tanınan Mehmet Efendi. Maraş için şiir toprağı denir. Maraş için şairler vatanı denir. Bir kere Maraş’tan şairâne ruhlu insan çok çıkıyor. Karakoç ailesi de şairâne ruhlu bir aile. Beş kardeşler ve beşi de şair. Karakoç böyle bir aile ortamında yetişiyor. Anatolia’ya hâkim olan güçle Suriye’ye hâkim olan siyasi gücün pekişme hattıdır o hat. O bölgede çok acılar yaşanır. Dolayısıyla acıların yaşandığı yerde büyük insanlar çıkar. Büyük şairler çıkar. Yâni sanat mutluluktan doğmaz. Sanat acılardan doğar” dedi.
“Herkesin Gönlünde Bir Mihriban Vardır”
Daha ilkokulda ike arkadaşlarını hicvederek şiire başlayan Abdurrahim Karakoç’un, babasının evindeki dini ve tarihi kitapların tamamını okuduğunu ve eline ne geçerse onu okuduğunu ifade eden Dr Güçlü, “Abdurrahim ağabey gazete dahil ne bulursa onu okuyor. Lügatleri okuyarak kelime haznesini genişletiyor. Dört yılda ilkokulu bitiriyor. 1933’ten 1953’e kadar Elbistan’a giderek marangozluk öğreniyor ve şiir yazmaya başlıyor. 1958’de askerlikten geldikten sonra belediyede memur oluyor. Gençlik yıllarında yazdığı bütün şiirlerini yakıyor.” dedi.
60’lı yıllarda Mihriban diye bir kıza âşık olan Karakoç’un, töreye bağlı kalarak o kızın kim olduğunu hiç açıklamadığını belirten Güçlü, “Abdurrahim abi, kızına, o sevdiği kızın ismini koyacak. Ama açıklamayacak. Çünkü herkesin gönlünde bir Mihriban vardır. Herkesin gönlünde bir Leyla olduğu gibi. Mihriban’a yazdığı şiiri Elbistan’ın Engizek gazetesinde neşrediyor. Birkaç tane alıp kızın evine gönderiyor falan. Sadece o kız biliyor o gazetede yazıldığını. Kendisiyle kız arasında bir şifre var. O şifreyi şiirde işliyor. Sonra şiirleri milliyetçi Kemal Fedai Coşkuner’in çıkardığı Fedai dergisinde neşrediliyor. Bu derginin tirajı Abdurrahim abinin şiirleri sayesinde 60 bine kadar çıkıyor. Bu dergi, 1964’te “Hasan’a Mektuplar” diye Karakoç’un ilk kitabını basıyor. İkinci baskıyı da 69’da yapıyor” dedi.
“Bebeklerin Avucuna Hak Yol İslâm Yazacağız”
Av. Bekir Berk’in teşvikiyle “Hak Yol İslâm Yazacağız” şiirini yazan Abdurrahim Karakoç’un bu şiirini önce nurcuların okuduğunu, sonra milliyetçi ve mukaddesatçı gençliğin marşı olduğunu dile getiren Güçlü, “Bu şiirinden dolayı mahkemelik oluyor. Abdurrahim ağabey 40 defa yargılanan birisi. Hiçbir davasında avukat tutmuyor ve kendi savunmasını kendisi yapıyor.” diye konuşarak şiiri okudu. “Doktur Bey” ve sol kesimin de sevdiği sosyal içerikli ve rejimin sıkıntılarını dile getiren “Hâkim Bey” şiirini de okuyan Güçlü, Karakoç’un Türkçe’yi çok iyi kullanan ve son dönemin önemli hiciv ustalarında biri olduğunu söyledi.
“Abdurrahim Karakoç, Türkiye’nin Büyük Şairiydi”
Konya İl Halk Kütüphanesinde gerçekleştirilen ve Memleket Tv’den çevrimiçi canlı yayınlanan sohbette Güçlü, “Abdurrahim Karakoç, 7 Haziran 2012 tarihinde öldü ve Ankara’da Bağlum Mezarlığı’nda Şeyh Abdülhakim Arvâsî Türbesi’nin yanına defnedildi. Türkiye’nin büyük şairiydi. Allah rahmet etsin. Mekânı cennet olsun.” dedi.