Yerli ve milli silah sanayisinin temellerini atan isim: Nuri Killigil Paşa
Yerli ve milli silah sanayisinin temellerini atan isim: Nuri Killigil Paşa Nuri (Killigil) Paşa, Türkiye'nin kendi silahını üretmesi gerektiği inancıyla girdiği yolda, yerli savunma sanayinin öncüsü oldu. Tüm engellemelere rağmen savunma sanayisine olan katkısıyla tarihe adını altın harflerle yazdırdı. Başarılarının bedelini canıyla ödeyen Nuri Killigil Paşa'yı tanıyalım.
Yerli ve milli silah sanayisinin temellerini atan isim: Nuri Killigil Paşa
Nuri (Killigil) Paşa, Türkiye'nin kendi silahını üretmesi gerektiği inancıyla girdiği yolda, yerli savunma sanayinin öncüsü oldu. Tüm engellemelere rağmen savunma sanayisine olan katkısıyla tarihe adını altın harflerle yazdırdı. Başarılarının bedelini canıyla ödeyen Nuri Killigil Paşa’yı tanıyalım.
Türk savunma sanayisinin kurucusu olarak kabul edilen Nuri Killigil, 1940’larda İstanbul’da kurduğu fabrikada top, havan, uçaksavar mermi ve tapalarının yanı sıra uçak bombaları imal ederek, özel sektörde yerli harp sanayisinin gelişmesine ve Türk ordusunun ateş gücünün artırılmasına katkı sağlayan ilk girişimcilerden biri olarak biliniyor.
Enver Paşa’nın kardeşi olan Nuri Paşa, Osmanlı ordusunun komutanı ve cumhuriyet döneminin tüccâr, yatırımcı ve sanâyicisidir. Bakü Muharebesi’nde gösteriği başarılar sebebiyle ‘’Bakü Fatihi ‘’ unvanına layık görülmüştür. Nuri Paşa, 1917'ye kadar Trablusgarp ve Bingazi'de görev yapmış, İngiliz, İtalyan ve Fransız kuvvetlerine karşı birçok savaşa girmiştir. İstiklâl Savaşı'nda Sarıkamış'ın kurtarılmasına iştirak ettiğinden, kendisine 29 Şubat 1929 tarihinde İstiklal Madalyası verilmiştir.
Kurtuluş Savaşı döneminde Erzurum'da tamirhane ve fabrikalarda çalışmıştır. Ele geçirilen silah ve malzemeyi kullanılır hale getirmiştir. 1. Dünya savaşı ve Mart olayları sonrasında Almanya’da yaşamaya başlayan Nuri Killigil, 1938 senesinde Türkiye’ye dönmüş, İstanbul’da bir şirketi satın alarak madeni eşya fabrikasına dönüştürmüştür. Nuri Killigil, Türk ordusunun ateş gücünün artırılmasına katkı sağlayan bir isimdir. Bu fabrikada tabanca, matara, demir çubuk, gaz maskesi ve mermi üretmeye başlamıştır. İsmet İnönü Dönemi Türkiye’de özel silah sanayisini kurmak için bütün engellemelere karşılaşmıştır.
Fabrika açıldıktan sonra birçok suikast ile burun buruna kalmıştır. Yerli ve milli silah sanayisinin temellerini atan Nuri Killigil, Türkiye'nin kendi silahını üretmesi gerektiği düşüncesiyle girdiği yolda, yerli savunma sanayinin öncüsü olmuştur. Fabrikada top, havan, uçaksavar mermi ve tapalarının yanı sıra uçak bombaları da imal etmiştir. . Özel sektör olarak yerli harp sanayisinin gelişmesine de öncülük etmiştir. Fabrikasını geliştiren Nuri Killigil, daha sonrasında fabrikasını genişleterek Sütlüce’ye taşıdı. "Killigil Tabancası" olarak bilinen tabancayı burada imal etmiştir. İmal ettiği silah ve mühimmatı Millî Savunma Bakanlığı'na ve yurtdışına da ihraç etmiştir. Yeni makineleriyle havan ve havan mermisi üretimine başlamıştır.
Mısır, Pakistan, Suriye gibi ülkelere de silah, tapa ve mermi satmıştır. Nuri Killigil, top, havan, uçaksavar mermi ve tapalarının yanında uçak bombaları da yapmıştır. 20 Haziran 1936 tarihinde çıkarılan kararname ile dağ topları için gerekli olan 24 bin adet merminin tapalarının; 12 Mayıs 1938 tarihinde çıkarılan kararname ile Heinkel uçaklarının bombaları kendisinden tedarik edilmiştir. 06 Ocak 1939 tarihinde çıkarılan başka bir kararname ile de donanmada mevcut 40 mm uçaksavar topları için gerekli olan hassas tapa, 6 bin tahrip danesi, bin adet izli merminin Nuri Killigil Fabrikası'ndan pazarlıkla alınmasına karar verilmiştir. Böylelikle özel sektör olarak, millî harp sanayisinin gelişmesine ve Türk Ordusu'nun ateş gücünün artırılmasına büyük katkı sağlamıştır.
Millî silah sanayiinin gelişmesi noktasında dönemin hükümeti ve devlet politikaları destekleyici politikalar göstermemiştir. Dünyadaki ekonomik rekabet göz önüne alındığında, dış devletlerin de bu durumdan rahatsız olduğu aşikardır. Bu sebeple Nuri Killigil’e ve fabrikaya birçok sabotaj ve suikast yapılmıştır. Avrupa'ya yaptığı bir seyahatten döndüğü sırada Yunanistan'da iken zehirlendiğini ve Atina'da kaldırıldığı hastanede bir müddet hafızasını kaybettiğini ve konuşamamıştır.
2 Mart 1949’da fabrikada peş peşe üç patlama meydana gelmiştir. Nuri Killigil ve 26 kişi hayatını kaybettiği patlamada Nuri Killigil’in cesedi bulunamamıştır. Patlamanın kasten veya kaza olarak, triyolit maddesinin bulunduğu yere sigara veya yanar bir madde atılarak infilâk meydana gelebileceğine dikkat çekilmiştir. Sütlüce faciası ile ilgili olarak, inceleme yapan savcılık, ihmal ve kaza yönünü araştırırken, kasıt ve sabotaj olması ihtimali üzerinde de durmuştur. Patlamanın ardındaki sis perdesi aralanmamış, ihtimal olarak örtbas edilmesi de söz konusu olmuştur. Bir zaman sonra Nuri Killigil’in vücut uzuvları deniz üstüne çıkmıştır.
Sütlüce sahillerinde arama yapan işçiler Nuri Killigil’in cesedini hemen çıkarmışlardır. Cesedin bulunmasından bir gün sonra İstanbul Müftülüğü bir fetva vermiş ve Nuri Paşa'nın ceset parçası için cenaze namazının kılınamayacağını bildirmiştir. Karar bizzat İstanbul Müftülüğü tarafından yapılan fetva niteliğinde dini ve aynı zamanda resmi bir açıklamaydı. Dönemin hükümetinin Nuri Killigil’i desteklememesi ve İsrail siyaseti söz konusu olunca namazı kılınmamıştır. Cenazeden dört gün sonra da Türkiye, İsrail Devletini tanıyan ilk Müslüman ülke olmuştur. Küçük tabutla defnedilen Nuri Killigil’in kabri, Edirnekapı Şehitliği mezarlığındadır.