Diyanet-Sen Konya: Din Görevlisi meslektaşımızı asla yalnız bırakmayız
Diyanet-Sen Konya Şube Başkanı Ali Koç, geçtiğimiz günlerde Konya'da bir doktorun öldürülmesinden sonra yaptığı açıklama ile kamuoyunda hedef gösterilen ve görev yeri değiştirilen imamla ilgili açıklama yaptı. Koç yaptığı açıklamada imamın sözlerinin kesildiğini belirterek, 'Kamu çalışanlarına her türlü maddi ve manevi saldırı kabul edilemez. Din Görevlilerine haksız ve olumsuz yakıştırmalar kabul edilemez. Problemler bahane edilerek devlete ve millete karşı sinsice oyunlar tertiplemek asla kabul edilemez' ifadelerini kullandı.
Diyanet-Sen Konya Şube Başkanı Ali Koç, geçtiğimiz günlerde Konya'da bir doktorun öldürülmesinden sonra yaptığı açıklama ile kamuoyunda hedef gösterilen ve görev yeri değiştirilen imamla ilgili açıklama yaptı. Koç yaptığı açıklamada imamın sözlerinin kesildiğini belirterek, "Kamu çalışanlarına her türlü maddi ve manevi saldırı kabul edilemez. Din Görevlilerine haksız ve olumsuz yakıştırmalar kabul edilemez. Problemler bahane edilerek devlete ve millete karşı sinsice oyunlar tertiplemek asla kabul edilemez" ifadelerini kullandı.
İşte Ali Koç’un o açıklaması:
Hiçbir kamu görevlisine maddi ve manevi saldırıyı asla kabul etmiyoruz
Arefe Günü Cuma hutbesinden iş bırakan ve vatandaşları iki gün mağdur eden Doktorları bir Din Görevlisi kardeşimiz eleştirmişti.
Din Görevlisi kardeşimiz hepimizin muzdarip olduğu hastanelerdeki bir takım yanlış uygulamalara değindi. İrticalen yapılan konuşmasında maksadı aşan sözleri de olduğu görüldü. Anlatmak istediğini; "yanlışa yanlışla gidilmemesi" olarak anladık, algıladık. Elbette bazı kelimelerine maksadı aştığından dolayı katılmıyoruz...
Ancak insanı yaşatmak, insanın şifasına vesile olmak ve hayatlarındaki hastalıklarından kaynaklı zorluklara yardımcı olmakla mükellef olan saygıdeğer Doktorlarımızın böyle bir dönemde iş bırakmasına bizler de karşıyız. İnsanlar anılan günlerde hastanelerden geri dönmek zorunda kaldılar. Hem de yüzlerce km uzaklardan gelerek...
Şunu net olarak belirtelim; şiddete, şiddeti teşvike, devlete isyana, görevi başında olan hiçbir kamu görevlisine maddi ve manevi saldırıyı asla kabul etmiyoruz. Devlet görevlileri arasında ayrımcılığı da asla tasvip etmiyoruz. Hak aramak hak ihlali yaparak olmaz, olamaz. Bunun mutlaka daha makul ve geçerli uygulaması olmalıdır.
İşin daha vahim boyutu ise iş bırakma eylemlerini kimlerin organize ettiği...
Adında Türk ibaresi de bulunan bir Tabip teşkilatının hükümet karşıtlığı görüntüsü yapıp ülke insanımızın aleyhine işi gücü bırakarak çalışmasıdır. Son derece büyük bir olumsuzluktur ve kargaşanın bir adım öncesidir...
Sanki hükümetin uygulamalarını bahane edip devlet karşıtlığı politika üretmesi düşündürücüdür. Tıp alanında çözüm yolları araması gerekirken başkaca işlere giriştiğinden dolayı karşıyız. Durduğumuz yerin tam olarak milletin ve devletin tarafı olduğu için karşıyız.
Terör örgütlerine neden ses çıkarmıyorlar?
Şayet tabipler Birliği vatandaşını ve devlet görevlilerini koruma ve kollama görevi varsa: terör örgütleri ülkemizde 35-40 bin kişiyi katlederken, askerimizi, polisimizi, doktorumuzu, hemşiremizi, ambulans şoförümüzü, öğretmenimizi, Din Görevlimizi yani her alandaki kamu görevlilerimizi şehid ederken neden ses çıkarmadılar, çıkaramadılar? Ayrıca şehitlerimiz olduğunda hiçbir askerimiz ve polisimiz "iş bırakıyorum" demedi, demez de...
Bunların hayatları, hayalleri, çocukları, eşleri, anne ve babaları yok muydu? Ama bu büyük insanlar "vatan sağolsun" diyerek sabrettiler...
Bu olaydan sonra Diyanet İşleri Başkanlığımız da müfettiş görevlendirmiştir. Gereken çalışmayı da titizlikle yürütmektedir. Maksadı aşan sözlerin bir karşılığının olması elbette makul karşılanabilir, karşılarız da. Ancak Din Görevlisi meslektaşımızı asla yalnız bırakmayız...
Başka bir vahim olay da Din Görevlisi kardeşimizin üye olduğu başında Türk ibaresi olan bir sendikanın Din Görevlisi meslektaşımızın üyeliğini askıya alma cihetine gitmesidir. Görev yaptığı Müftülüğe bir e-mail yada faks göndererek üyeliğine son vermesidir. Son derece kabul edilemez bir uygulamayı reddediyoruz. Anlamakta da zorlanıyoruz. Neden? Kimin etkisinde kalarak Din Görevlisinin üyeliğini askıya aldınız? Ya da üyenizi neden ortalıkta bıraktınız? Hani siz üyenize hep sahip (!) Çıkıyordunuz? diye de sormadan edemiyoruz. Sendikalardan böyle bir şey beklenir mi? İlgili Sendika açıklama yapmak zorundadır. Size düşen hatası ile sevabı ile milletin yanında yer alan bu Din Görevlisinin yanlışını hatırlatarak, doğruyu ve haddi aştığını bildirip korumak ve yol göstermek olmalıydı... Hani mangalda kül bırakmıyordunuz, ne oldu size? Biz bu halinize şaşırmadık...
Diyanet İşleri Başkanlığı size bağlı bir teşkilat değildir
Son olarak da Sağlık Bakanı sayın Fahrettin Koca, "Diyanetin bu konuda bir adım atıp atmadığını takip edeceklerini ve gerekirse müdahale edeceklerini" ifade etmiştir. Sayın Bakanım! Pandemi sürecinde müthiş özverili çalışmalarınız oldu. Diyanet İşleri başkanlığı mensuplarının da en az sizin kadar özverili çalışması oldu. Evde, sokakta, resmi kurumlarda, trafik kontrollerinde ve her yerde Din Görevlileri sizin ve vatandaşımızın yanındaydı...
Yine de olacağız...
Teşekkür ediyor dua ediyoruz. Ancak son olay bizi üzmüştür. Burası bir hukuk devleti, görevlendirilen müfettişler de hukukî olarak ilgili dosyayı hazırlayıp teftiş kuruluna arz edecektir...
Bir Din Görevlisinin söylediği ifadenin peşine düşecek olan kurum elbette ki Diyanet İşleri Başkanlığı'dır. Sizin peşinize düşmeniz gereken, bakanlığınız içindeki gayri milli tabip birlikleri ve onların yanlış söylem ve eylemleri olmalıdır. Onların bir işaretiyle gıreve giden Doktorların bazılarının muayene ve kontrol için hastaneye gelen ayağı alçılı vatandaşa/vatandaşlara hitaben “Hastane polisini çağırsanıza şu köpeklere mamasını versin” diyerek hukuku yok sayan, hipokrat yemini etmiş sağlık çalışanlarının asli görevlerini yerinde ve zamanında yapmalarını sağlamak olmalıdır. Ayrıca Türkiye'de vatandaşlarımız bir randevuyu bile oluşturmak da zorluk çekmektedirler. Buna bakın. Sisteme bir müdahale mi var? Onu araştırın. Yoksa başkaca problemler mi var? Onu takip edin ve sonuçlandırın. Yani alanınızda ki sorunlar önceliğiniz olmalıdır. Şimdiye kadar da böyleydi... Sayın bakanım, ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı size bağlı bir teşkilat da değildir. Söyleminiz camiamızda "hukuku etkileme" olarak algılanmıştır. Diyanet işleri başkanlığı personeli sizden açıklama beklemektedir. Sağlık çalışanlarımızın haklarını korumak elbette göreviniz, saygı duyuyor ve destekliyoruz. Olaya tek taraflı müdahil olmamanız daha şık olurdu. Ya da yol gösterici olmanız...
Kamu çalışanlarına her türlü maddi ve manevi saldırı kabul edilemez. Din Görevlilerine haksız ve olumsuz yakıştırmalar kabul edilemez. Problemler bahane edilerek devlete ve millete karşı sinsice oyunlar tertiplemek asla kabul edilemez.