'Çin-Tayvan gerilimi Türkiye'yi etkilemez'
ABD'nin açıklamalarıyla Çin-Tayvan gerilimi her geçen gün tırmanırken, değerlendirmelerde bulunan İstanbul Topkapı Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Ak, 'Gerilim doğrudan ülkemizi etkilemez' dedi.
Dünya henüz Rusya-Ukrayna savaşını tartışırken, bir gerilim de Uzak Doğu’da yaşanıyor. ABD Başkanı Joe Biden’ın imzaladığı 2023 Mali Yılı Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası, Çin-Tayvan-ABD arasındaki gerilimi yeniden tırmandırdı. ABD’de onaylanan yasa içinde yer alan Tayvan konusundaki hükümlerin "tek Çin" ilkesine ve Çin ile ABD arasındaki ortak bildirilere aykırı olduğunu öne süren Çin, diğer ülkelerin Tayvan ile resmi temas kurmasını ‘egemenlik ihlali’ olarak değerlendiriyor.
Peki bu gerilimin esas sebebi nedir, dünyaya nasıl yansıyacak? İstanbul Topkapı Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Ak konuyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
‘Tarihsel süreci bilmek gerek’
Süreci iyi anlamak için tarihsel sürece mercek tutulması gerektiğini belirten Ak, “Tayvan’daki ilk yerleşimcilerin, günümüzde güney Çin’deki bölgelerden göç ettikleri düşünülen Avustronezyan kabilesine mensup halk toplulukları olduğu düşünülmektedir. Nitekim Çin tarafından, Çin tarihi kayıtlarında Tayvan ve çevresindeki ada gruplara ait ilk bahsedişin M.S. 239 yılında olduğu belirtilmekte; bunun da, zamanın Çin imparatorunun bölgeye keşif için bir deniz birliği göndermesi sonrasına denk geldiği ifade edilmektedir. Dolayısıyla Çin tarafından günümüzde bu tarihi kayıtlar gerek Çin’in Tayvan üzerindeki egemenlik gerekse Tayvan adalarının kadim Çin topraklarının bir parçası olduğu iddialarının desteklenmesi yönünde kullanılmaktadır” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Ak, “Öte yandan Tayvan, Avrupa tarihinin karanlık yönü olan sömürgecilik tarihinde yer alan coğrafyalardan da birisidir. Nitekim 1624-1661 yıllarında Hollanda sömürgesi olan Tayvan, 1683’den 1895’e kadar Çin’in Qing hanedanı tarafından yönetilmiştir. II. Dünya Savaşı sonrasında Japonya’nın yenilmesiyle egemenlik ve yönetimi tekrar Çin’e geçen Tayvan, İkinci Büyük Savaş sonrasında Çin’de meydana gelen iç savaştan etkilenmiş ve Mao Zedung’un komünist birliklerine yenilen ve Çin anakarasındaki iktidar mücadelesini kaybeden Çan Kay Şek, lideri olduğu Komintang hükümeti ile bunun siyasal görüşünü destekleyen 1.5 milyon civarındaki sivil ve asker ile halkını 1949 yılında Tayvan’a iltica etmiştir. İşte, kimi devletlerce Komintang hükümetinin bağımsızlığının da tanınması sonrasında, 1950’lerden günümüze Çin ile Tayvan arasındaki siyasal ve askeri gerginlikler süregelmiştir” değerlendirmesinde bulundu.
‘Tayvan Adaları ABD için vazgeçilmez bir coğrafyadır’
ABD’nin Doğu ve Güney Asya’da Çin’i çevreleme politikalarına dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Ak, “Bu bağlamında, Tayvan adaları ABD için gerek jeopolitik, gerekse jeostratejik olarak vazgeçilemez bir coğrafyadır. Bu nedenle ABD, geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de her fırsatta Tayvan ile yakınlaşacak ve Tayvan’ı her bakımdan destekleyecek bir siyaset güdecektir. Nitekim son bir yılda dozajını artan bir şekilde gerçekleştirdiği siyasi, diplomatik ve askeri manevralar da bunu teyit eder niteliktedir. Çin de geçen hafta ABD’nin Tayvan’a karşı artan ilgi ve yakınlaşmasından iyice rahatsız olarak, gösterdiği tepkilerin ölçüsünü -doğal olarak- artıma yoluna gitmektedir. Son olarak da ABD’ye karşı bir caydırma hamlesi çerçevesinde Çin, ada çevresinde geniş çaplı deniz-hava askeri tatbikatları yapacağını duyurmuştur. Tayvan Silahlı Kuvvetleri de Çin’in ada çevresine bu çerçevede 70 üzerinde askeri hava aracı gönderdiğini açıklamıştır” ifadelerini kullandı.
‘Çin taleplerinden vazgeçmeyecek’
Yaşanan gelişmelerin doğal olduğunun altını çizen Gökhan Ak sözlerini, “Zira Çin, Tayvan’a yönelik egemenlik ilgi, hak ve taleplerinden asla vazgeçmeyecek, buna karşılık ABD’de de Çin’i bölgede gerek çevreleme gerekse kontrol-denge siyasaları ile baskı altına almaya devam edecektir. Ancak, bölgedeki bu ve benzeri askeri hareketliliklerin kısa zamanlı ve düşük yoğunluklu bir çatışmaya yol açmayacağını, tüm tarafların dengeli ve kontrollü bir kriz politikası uygulayacağını düşünmekteyim. Bölgedeki bu askeri hareketlilik ve gerginlik durumlarının, hem Rusya-Ukrayna Savaşı hem de bundan doğan başta enerji olmak üzere yeni krizlerin etkisiyle, gerek Avrupa’yı, gerekse Türkiye’yi pek etkilemeyeceği ve bölgemize doğrudan yansımaları olmayacağını düşünmekteyim. Her açıklamasında Tayvan’a açık desteğini ilan eden ABD’nin neyi amaçladığı aşikârdır; yükselen Çin’in küresel güç mücadelesinde ABD’ye rakip olmasının önlenmesi. Son kertede söylenebilecek şudur, Çin-Tayvan gerilimi ABD’nin de katılımı ile 3. Dünya Savaşı gibi daha büyük çaplı bir savaşa sebep olamaz; zira böylesi bir durum, özellikle küresel süper güçlerin, muhtemelen 5-10 yıllık orta vadede ulusal ve emperyal çıkarlarına -şimdilik- uygun görünmemektedir” ifadeleriyle noktaladı.