Çavuşoğlu: İslam ülkeleri olarak kendimize çekidüzen vermeliyiz
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Pakistan'daki İslam İşbirliği Teşkilatı 48. Dışişleri Bakanları Toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, 'İslam ülkeleri olarak kendimize çekidüzen verip birlikte hareket etmeliyiz' dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Pakistan'daki İslam İşbirliği Teşkilatı 48. Dışişleri Bakanları Toplantısı sonra yaptığı açıklamada, "İslam coğrafyasında ciddi sorunlar var. Batı'da İslam düşmanlığı yükselişte, bunlarla mücadele etmemiz lazım. Bu konularda başkalarından medet ummak yerine, teşkilat olarak kendimize çekidüzen verip sorunların çözümü konusunda birlikte hareket etmemiz lazım. Birlikte hareket edemezek bunların üstesinden gelemeyiz. Özeleştiri yapmamız, kendi eskikliklerimizi hatalarımızı görmemiz lazım. Batılılardan İslam düşmanlığına karşı tedbir almasını beklemek zor. Ayrıca, şimdi bakıyoruz, Türkiye ile ufak bir sorunu olan hemen Kıbrıs ya da Batı Trakya meselesinde geri adım atmaya çalışıyor. Mesela bir konuda destek veren ülkeler, başka bir Müslüman coğrafsında sorun olunca duyarsız kalıyor, hatta tersine hareket ediyor. İnşallah birlik beraberlik içinde, varolan sorunların çözümü konusunda önemli adımlar atabiliriz" dedi.
ÇAVUŞOĞLU, TEŞKİLATA SESLENİRKEN DE "ÖZELEŞTİRİ" MESAJI VERDİ
Teşkilata yaptığı sesleniş konuşmasında da Çavuşoğlu, özeleştiri yapılması gerektiğinin altını çizerek, "Değerli kardeşlerim, Türkçede bir söz var dost acı söyler. Bugün dostlar meclisindeyiz ve önce özeleştiri yapıp kendimize nasıl çekidüzen veririz diye çalışmalıyız. Dünyamız zor günlerden geçiyor. Avrupa'daki savaş herkesi etkiliyor. Çıkarların insani değerlerin önüne geçtiği ve ahlaki değerlerin zayıflatılmaya çalışıldığı bir dönem. Mutluluğu tüketimle özdeşleştiren bir anlayış ve tabiatı tahrip eden bir tüketim hırsı var. İslam'ın 14 asırlık kültürü, medeniyeti, ilim ve irfanı yeniden keşfedilmeyi bekliyor. Kudüs, Şam, Halep Kabil gibi medeniyetlerimizin klasik merkezleri tahrip oldu, kimlikleri yitirildi. Birçok İslam ülkesinin adı savaş, terör, acı ve katliamlarla anılır oldu. İşgal altındaki Kudüs'te asırlardır nesilden nesle geçen mülklere zorla el koyuluyor. Batı Trakya'da 7, Kıbrıs'ta 5 asırdır ezanı canlı tutan Müslüman Türkler 21. yüzyılda temel haklarından mahrum. Keşmir'deki kardeşlerimizin temel hakları ihlal ediliyor. Çin’de Uygur Türkleri ve diğer Müslümanlar dini haklarını ve kültürel kimliklerini korumada zorluklarla karşı karşıya. En fazla Müslümana ev sahipliği yapan ülkelerden biri olan Hindistan'da başörtüsü hakkı reddediliyor. Rohingyalar, artık dünyanın dikkatini bile çekmiyor. Libya'da, Suriye'de, Yemen'de kardeş kanı akmaya devam ediyor. Bugün Ukrayna'da yaşanan ve hepimizin karşı çıktığı savaş çifte standardı da göz önüne serdi. Burası Orta Doğu, Afganistan değil neden kan dökülüyor diyenleri de duyduk. Bizim için Harkov'da dökülen kan ile Halep'te dökülen kan birdir. Çünkü bizim medeniyetimiz bunu buyuruyor. Değerli kardeşlerim, İslam dünyasının içinde bulunduğu durumun sorumlusu kim? Başkalarını suçlamak en kolay iş. Peki bu neyi değiştiriyor? Neyi değiştirebiliyoruz? Önce kendimizi hesaba çekmemiz lazım. Peygamber Efendimiz, müminlerin bir vücuda benzediğini ve vücudun bir yeri hasta olduğu zaman diğer uzuvlarının da bundan rahatsız olduklarını söylüyor. İslam alemi Saraybosna'dan Urumçi'ye Bahçesaray'dan Sana'ya, Mali'den Mora'ya çeşitli dertlerden muzdarip. Geri kalanımız bu rahatsızlığı duyuyor muyuz? Türkiye ile anlaşmazlığınız var diye Kıbrıs'taki, Batı Trakya'daki Müslümanların haklarına sahip çıkmaktan geri durmak hakkaniyetli olur mu? Uygur Türklerinin durumunu görmezlikten gelmek doğru mu? Müslüman devletler bu ülkelerle sorun yaşasın demiyoruz tam tersine iyi ilişkilerimizi Müslüman toplumların durumunu iyileştirmek için kullanalım diyoruz. İşte İslam İşbirliği Teşkilatı olarak bizim hepimizin ortak davası var. Ümmet olarak tek vücut olursak karşımıza çıkan her engeli aşarız" demişti.