Borderline kişilik bozukluğu nedir, belirtileri nelerdir?
Psikiyatri Uzmanı Dr. Zekeriya Bahçe, borderline kişilik bozukluğuna sahip olan bireylerin, boşluk hissi yaşayabileceklerini söylerken, bu kişilik bozukluğuna sahip bireylerde karşılaşılan belirtilerden bahsetti.
Borderline kişilik bozukluğuna sahip olan insanların dış dünyaya yönelik olarak durum, nesne, kişileri anlamlandırmada bütünlükten yoksun, kararsız ve tutarsız duygulara hakim olduklarını söyleyen VM Medical Park Samsun Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Zekeriya Bahçe, “Kendilerini, başkalarını ve dünyayı bazen çok iyi, bazen de çok kötü olarak algılama eğilimindedirler. Kendilik değerleri kendisine nasıl davranıldığı ile fazlasıyla bağlantılıdır. Bu sebeple istenmemek, reddedilmek, terk edilmekten çok korkma ve bu senaryodan kaçınmak için sürekli çaba sarf etme eğilimi içerisinde olabilirler. Dürtü ve duygularındaki dengesizlik, istikrarsızlık, değişkenlik ve denetleme güçlüğü belirgindir. Bu durum nedensiz can sıkıntısı, boşluk hissi duyumsamalarına neden olabileceği gibi sıklıkla kendilerini önemsiz, değersiz hissettiren küçük olaylara bağlı yaşanma eğilimindedir. Yine kendilerine iyi gelen herhangi bir durumla çok çabuk iyi hissetmeye de başlayabilirler” dedi.
GENETİK, ÇEVRESEL VE SOSYAL FAKTÖRLERİN ETKLERİ
Yapılan araştırmalarda genetik, çevresel ve sosyal faktörlerin, borderline kişilik bozukluğu riskini artırabileceğinin söyleyen Uzm. Dr. Bahçe, etkileyen faktörleri sıraladı: “Aile öyküsü: Hastalığa sahip yakın bir aile üyesine (ebeveyn veya kardeş gibi) sahip kişilerin, paylaşılan genetik faktörler nedeniyle sınırda kişilik bozukluğu geliştirme ihtimali daha yüksek olabilir. Beyin yapısı ve işlevi: Araştırmalar borderline kişilik bozukluğu olan kişilerin beyinlerinde, özellikle de dürtüleri ve duygu düzenlemesini kontrol eden alanlarda yapısal ve işlevsel değişiklikler olabileceğini göstermektedir. Ancak bu değişikliklerin bozukluğa mı yol açtığı yoksa bozukluğun neden olduğu açık değildir. Çevresel, kültürel ve sosyal faktörler: Sınırda kişilik bozukluğu olan birçok kişi, çocukluk döneminde istismar, terk edilme veya zorluk gibi travmatik yaşam olayları yaşadığını bildirmektedir. Diğerleri istikrarsız, geçersiz kılıcı ilişkiler veya çatışmalar yaşamış olabilir” diye belirtti.
YAPILAN PSİKOLOJİK TESTLERLE SORUNLAR ANLAŞILAMAZ
Çoğunlukla ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde teşhis edildiğini söyleyen Uzm. Dr. Bahçe, “Psikiyatri uzmanı kişinin belirtilerinin, yaşam deneyimlerinin ve aile tıbbi geçmişinin kapsamlı bir değerlendirmesine dayanarak klinik olarak teşhis konulur. Gerekli görülürse, çeşitli psikolojik testler istenebilir. Ancak tek başına psikolojik test ile tanı koymak doğru bir yaklaşım kabul edilmemektedir” diyerek, borderline kişilik bozukluğu bireyin hayatın akışına zarar verebileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Bahçe, şu açıklamada bulundu:
“Yakın ilişkileri, işi, okulu, sosyal aktiviteleri ya da öz imajı olumsuz etkileyebilir. Borderline kişilik bozukluğu bireyin hayatında eğitimi yarıda bırakmak, dürtüsel ve riskli davranışlar nedeniyle planlanmamış gebelikler, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, motorlu araç kazaları, fiziksel kavgalar, evlilik stresi veya boşanma gibi çatışmalarla dolu ilişkiler, hapis cezası gibi birden çok yasal sorun, intihara teşebbüs, kendini kesme ya da yakma ile kendine zarar verme ve bu yüzden sık sık hastaneye yatma, sürekli tekrarlanan iş değişiklikleri veya kayıpları ile taciz edici ilişkilere dâhil olma ve bu ilişkilerde zarar görmeye rağmen ilişkiyi sürdürme gibi komplikasyonlara neden olabilir.” travma sonrası stres bozukluğu, yeme bozuklukları ile diğer kişilik bozuklukları gibi başka akıl sağlığı bozukluklarının da görülmesi ihtimali yüksektir”
TEDAVİ YOLLARI NELERDİR?
Bu hastalığın tedavisinde şu anda üç ana psikoterapötik yaklaşım olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Bahçe, “Psikodinamik, bilişsel-davranışsal ve destekleyici. Her birinin içinde özel çeşitler vardır: örneğin aktarım odaklı psikoterapi (psikodinamik) veya diyalektik davranışçı terapi (bilişsel-davranışsal). Temel anlayış ve metodoloji açısından farklılık gösterse de tüm yaklaşımlar, hem başlangıçta klinik tabloya hakim olan semptom yönetimini, hem de semptomlar hafifletildikten sonra belirgin kalan kişilik zorluklarını iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Sıklıkla psikoterapilerin uzun süreli olması beklenmektedir. Sık terapist değiştirilmemesi önerilmektedir” açıklamasında bulundu.