Ayasofya Camii binasının dikdörtgen olup üstünde kubbe olmasının politik sırrı!

Her adımı sırlarla dolu olan Ayasofya Camii'nin yapımında dünyevi bir sembolizm olduğu söyleniyor.  Ayasofya binasının dikdörtgen olarak inşa edilmesinin sebebi Süleyman Tapınağı şeklinin ve ilk Hristiyan kiliselerinin mimarisinin dikdörtgen olmasıdır. Bir Roma icadı olan Kubbe, Roma’daki Pantheon pagan Roma İmparatorluğu’nun en önemli tapınaklarından birisiydi. Ayasofyanın inşası döneminde Hristiyanlığın Musevi temelleri, binanın şekline, Roma temelleri de kubbeye yansıtılmıştır. Ayasofya bir nevi Yeni Pantheon olmuştur.

Ayasofya'ya benzetilen Süleyman Tapınağı’nın temel bir planı olması sebebiyle üç ana bölümden oluşmuştur:  En Kutsal Alan, Kutsal Alan ve Dış Avlu (Kadınlar Avlusu).

Ayasofya da bu şekilde üç ana bölümden oluşmuştur. Dış Narteks, İç Narteks ve Naos (En Kutsal Alan). Fakat bu yapılardaki alanların boyutları tam anlamıyla birbirine zıttır. Süleyman Tapınağı’nda dış avlu en geniş alanı oluştururken, mimarlar Ayasofya’da ise en küçük alan olarak inşa etmişlerdir. Tapınakta Kutsal Alan biraz daha küçük bir alan oluştururken, Ayasofya’da rahiplerin hazırlık yaptığı İç Narteks biraz daha büyük bir alan oluşturur. Süleyman Tapınağı’nda sadece Tanrı’nın Kutsal Ruhu’nun bulunduğu alan en küçük alanı oluştururken; Ayasofya’da En Kutsal Alan yani Naos en büyük bölümü oluşturuyor.

Bunun tek bir sebebinin ise İsa Mesih’in çarmıhtaki işleri olduğu söylenir. İddia edilenlere göre İsa Mesih günahlar için çarmıhta öldüğünde, tapınağın En Kutsal Alanı’nı örten perdenin yırtıldığı ve artık Tanrı ile insan arasındaki engel kalktığı söylenmiştir. Bundan dolayı artık Kutsal Ruh insandan tamamen izole olan bir varlık değil; tam tersine insanlarla tek bir parça olan bir varlıktır. Bazı tarihçilere göre ise dikdörtgen olarak imar edilmesinin nedeni Hz. Süleyman Tapınağı’na öykünmekdir.